Page 215 - 9. SINIF VIP TÜM DERSLER KONU ANLATIMLI - EDİTÖR YAYINLARI
P. 215

4. Tema: Dilin Zenginliği

            Belki müteessir olacaksın ama göz önünde olan bir hakikati   — Baba sen merhametini öteki çocuklarına saklasan daha iyi
            saklamaya hacet yok... Bu gidiş iyi bir gidiş değil... Doludizgin   edersin, bakalım akıbetleri ne olacak? dedi.
            bir uçuruma doğru gidiyoruz... Baktım kimseden imdat yok...   Fikret, söylediği gibi iki hafta sonra Adapazarı’na gitti. Hayriye
            Ben bari kendimi kurtarayım, dedim. Onun için “Niye bu kız bir   Hanım dolapları son bir defa altüst ederek kızına üç beş parça
            kere sormadan böyle iş tutmuş?” diye kızarsan haksızlık olur.
                                                                 eşya bulmak istedi. Fakat genç kız bunları hakaretle reddetti.
            Ali Rıza Bey bir sandığın kenarına oturmuş, artık bir tek siyah   Kezalik ailesinden kimsenin Adapazarı’na kadar kendisine re-
            saç kalmamacasına ağarmış başını elleri içine almıştı:  fakat etmesine razı olmadı.
            — Hakkın var Fikret, dedi, bunlara hep ben sebep oldum ço-  — Ben bu evden bir hizmetçi gibi çıkıyorum... Teşrifata lüzum
            cuğum.                                               yok, dedi.
            Baba kız bir zaman düşünceler içinde karşı karşıya oturdular.   Gideceği gün yalnız babasıyla Ayşe’nin Haydarpaşa İstasyo-
           EDİTÖR YAYINLARI
            Sonra Ali Rıza Bey sualler sormaya başladı:          nu’na kadar beraber gelmelerine razı oldu.
            — Evleneceğin adam bari iyi bir adam mı Fikret?      Evden çıkarken kardeşlerine veda etmedi, ağlayarak boynuna
            — Tahsin Bey isminde ellilik bir adam...             sarılmak isteyen annesini sinirli bir hareketle göğsünden itti.
            — Senin için fazla yaşlı değil mi?                   Yalnız tren yürümeye başladığı zaman babasının gözlerindeki

            — Benim gibi bir insana çok bile...                  dilsiz ve ümitsiz elemden biraz rikkate gelir gibi oldu. Vagonun
                                                                 penceresinden eğilerek:
            — Ne iş ile meşgul?
                                                                 — Üzülme baba, dedi. Pek darda kalırsan bana gelirsin. Sana
            — Adapazarı’nda bağı bahçesi varmış, hali vakti yerinde bir   kendi evladım gibi bakarım.
            adammış...
                                                                 Ağacın yapraklarından biri böylece kopup gitmiş oluyordu.
            — Seni oraya mı götürecek?
            — Asıl bunun için istiyorum ya...                    Şevket, evdeki eğlenceli hayatı sürdürebilmek için banka ka-
            — Şimdiye kadar evlenmemiş mi?                       sasından gizlice para alır. Parayı yerine koyamaz. Hapse dü-
                                                                 şer, böylece ağacın ikinci yaprağı da düşer. Şevket’in hapse
            — Karısı geçen sene ölmüş... Üç çocuğu varmış...
                                                                 düşmesiyle Ferhunde evi terk eder.
            — Nasıl bir adam acaba?

            — Fena değil diyorlar... Ben kendi hesabıma resmini bile gör-  Leyla kendisini zengin bir Suriyeli olarak tanıtan Abdülvehhap
            mek istemedim.                                       Bey ile nişanlanır. Fakat Abdülvehhap Bey ile Necla evlenir,
                                                                 Suriye’ye giderler. Böylece ağacın üçüncü yaprağı da düşer.
            — Ya beğenmezsen?
                                                                 Necla, Beyrut’ta hayallerini süsleyen saray yerine tavuk küme-
            — Beni bu cehennemden kurtaracak adam kim olursa olsun   sini andıran bir eve iner. Abdülvehhap Bey’in oldukça fakir bir
            kabul etmeye razıyım.                                insan olduğunu anlar. Üstelik iki de karısı vardır. Necla dön-
            — Seni vasıta ile mi istedi?                         mek için babasından defalarca izin ister fakat Ali Rıza Bey, bu
            Fikret kesik bir sinir kahkahasıyla:                 istekleri reddeder.
            — Tabii uzaktan methimizi işiterek “aman şu bulunmaz Hint   Leyla, zengin ve evli bir avukatla yakınlaşır. Durumu öğrenen
            kumaşını  bana  isteyin,”  diye  görücü  göndermedi.  Bu  adam   Ali Rıza Bey, Leyla’yı evden kovar. Böylece dalın son yaprağı
            komşumuz  Neyyir  Hanım’ın  akrabası  oluyormuş.  Bu  adam   da kopmuş olur. Ali Rıza Bey rahatsızlanır, felç geçirir. Leyla,
            geçenlerde İstanbul’a gelmiş... “Karımın ölümünden sonra ev   avukatın Taksim’de tuttuğu eve yerleşir. Bir süre sonra hasta-
            altüst oldu. Çocuklarıma analık etmeye razı iyi bir kızcağız   lanan Leyla, eve dönmek ister. Ali Rıza Bey, Leyla’nın eve dön-
            bulursam evleneceğim.” demiş. Hiç tereddüt etmeden: “Beni   mesini kabul eder ama kendisi evden ayrılır. Adapazarı’na, kızı
            alsın.” dedim. Mektup yazdılar, dün cevap gelmiş... İki haftaya   Fikret’in yanına gider. Fikret’in mutsuz olduğunu görür. İstan-
            kadar Adapazarı’na gideceğim.                        bul’a döner ama eve gitmez, sokaklarda dolaşır. Hastalığının
            Fikret titiz, acı bir tavırla bu izahatı verirken Ali Rıza Bey kü-  derecesi artar, eski bir arkadaşının yardımıyla hastaneye kal-
            çük yaşlarından beri kurduğu hülyaları düşünüyordu. Kendini   dırılır. Uzun bir süre hastanede yatar. Bir gün Hayriye Hanım
            zaptedemeyerek:                                      ile Leyla hastaneye gelirler, Ali Rıza Bey’i hastaneden çıkarıp
            — Vah zavallı çocuğum, dedi.                         Taksim’deki eve götürürler. Ali Rıza Bey, orada iyileşir. Hayat-
                                                                 larını Taksim’deki bu evde sürdürürler.
            Genç kız haşin bir tavırla başını kaldırdı, gözlerinde vahşi bir
            kinle:                                                             Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü

                                                                                    Türk Dili ve Edebiyatı    215
   210   211   212   213   214   215   216   217   218   219   220