Page 214 - 9. SINIF VIP TÜM DERSLER KONU ANLATIMLI - EDİTÖR YAYINLARI
P. 214
4. Tema: Dilin Zenginliği
Bu telaşlar arasında çok kere akşam yemeği hazırlamaya ve Ali Rıza Bey bunu anladıktan sonra oğluna daha çok acımaya
yemeye vakit kalmazdı. Herkes misafirler için hazırlanan sof- başladı. Çocuğun günden güne süzüldüğü ve eridiği görülü-
radan bir iki bisküvi, bir sandviç alır, ayak üstünde acele acele yordu. Bu öldürücü eğlence gecelerinden sonra çok kere yat-
yerdi. Biraz sonra davetliler birer birer sökün etmeye başla- madan çantasını alarak sokağa çıkıyor, akşamlara kadar kim
yınca Hayriye Hanım eteklerini toplayarak, kollarını sıvayarak bilir nerelerde ne şekilde didişip uğraşıyor, ortalık karardık-
mutfaktaki büfecilik vazifesine kapanır, Ali Rıza Bey aşağıdaki tan sonra yorgunluktan bitmiş bir halde eve dönüyordu. Fakat
gürültüleri mümkün olduğu kadar az işitmek için kolunda bir onun yatağa girecek derecede hasta olduğunu kimse görüp
kitap, elinde bir mum ile tavan arasına çıkardı. anlamıyor, karısıyla bir rahat yemek yemesine bile meydan
Gramofon bütün gece çalar, çılgın kahkahalar, çığlık çığlığa vermeden önlerine katıp yine gece eğlencelerine sürüklüyor-
boğuşmalar içinde durmadan dans edilir, temelinden sarsılıyor lardı. İdare hâlâ Hayriye Hanım’da idi. Fakat kadıncağız artık
gibi olan evin harap tavanlarından tozlar yağardı... Ekseriya ipin ucunu iyiden iyiye kaçırmıştı. Evde su gibi para sarf edi-
EDİTÖR YAYINLARI
oturduğu yerde sönen mumun önünde uyuyup kalan Ali Rıza liyordu. Bu para nereden geliyordu? Şevket ölesiye çalışmak
Bey, ilk sabah ışıkları içinde gözlerini açtığı vakit, evi hâlâ bu pahasına da olsa bu korkunç masrafı karşılayacak kadar para
gürültüler içinde sarsılıyor bulurdu. kazanıyor muydu? Yoksa çocukcağız borca mı batıyordu?
Ailenin misafirliğe gittiği gecelere gelince o vakit de yine bitip (...)
tükenmez hazırlıklar sebebiyle akşam yemeklerine vakit kal- XX
mazdı. Kızlar, yengeleriyle beraber saatlerce sökük dikerler, Evin üst katındaki bir odada kendi kendine yaşayan, yalnız ara
bozulmuş elbise parçalarından uydurma süsler hazırlarlar, sıra kavga etmek için dışarı çıkan Fikret bir gece babasını ya-
vücutlarının görünecek yerlerini kolonya ile silerler, ayna kar- nına çağırdı. Hiç mukaddeme yapmadan:
şısında kantocu kızlar gibi boyanırlardı.
— Ben evleniyorum baba, dedi.
Küçük büyük, evin bütün insanlarına arız olan titizlik ve hır-
çınlık Ali Rıza Bey’e de sirayet ediyor gibiydi. İhtiyar adam ba- Ali Rıza Bey şaşırdı. Fakat pek fazla telaş göstermedi.
zen kızıp köpürüyor, bu rezaletlere tahammül edemeyeceğini — Öyle mi çocuğum? Allah mesut etsin, dedi.
bağıra bağıra söylemeye başlıyordu. O vakit Hayriye Hanım, — Sana danışmadan böyle bir karar verdiğim için belki de
nerede ise koşup yetişiyor: bana kızacaksın...
“Ali Rıza Bey çıldırıyor musun? Ne yapalım şimdi böyle geçi- Ali Rıza Bey acı bir gülümseme ile:
yor... Kızlara koca bulmak lazım... Eve kapatılmış bir kızı bu
zamanda kimse arayıp sormuyor... Bu yaptıklarımız sırf onlara — Kızmak mı? Niçin kızayım çocuğum? Benim senin üstünde
hayırlı bir kısmet bulmak için... Çocuklarına hanlar hamamlar bir hakkım yok ki... dedi.
mı yaptın, bırak biçareler de başlarının çarelerine baksınlar...” Fikret kaşlarını çattı:
diye çıkışıyordu. Görünüşte Şevket de bu fikirde idi:
— Bu sitemin doğru değil baba...
— Baba, hayat değişmiş, diyordu. Emin ol ki bu eğlencelerde — Sitem etmiyorum... Hakikati söylüyorum... Ben artık fukara
zannettiğin kadar korkulacak bir şey yok... Şimdi bütün dünya
böyle... Ne yapalım... Asrın icabatına uymaya mecburuz... Sen oldum... Bütün haklarım gibi babalık hakkımı da kaybettim...
Mademki senin saadetine temine kadir değilim... Ne istersen
başka bir zamanın adamı olduğun için bunların ne kadar tabii
ve zaruri şeyler olduğunu görmüyorsun. yapmak hakkındır çocuğum...
Fikret evvelâ biraz sarsılır, babasına acır gibi oldu. Fakat çeh-
Ali Rıza Bey evvelâ şaşırdı, oğlunun da öteki çocukları gibi
değiştiğine, bozulduğuna hükmetti. Fakat biraz sonra anladı ki resi tekrar sertleşti, ağır ve tutuk bir tavırla:
Şevket yine eski Şevket’tir. Onun fikirlerinde ve duygularında — Açık konuşalım baba, dedi. Bilirsin ki ben öyle pek kafasız
hiçbir şey değişmemiştir. Bu gidişten o da memnun değil ne bir kız değilim. Annem gibi, kardeşlerim gibi fakir düştük, pa-
bu yaşayış tarzını ne evlerine girip çıkan insanları, o da be- rasız kaldık diye sana darılmak hiçbir zaman aklımdan geç-
ğenmiyor. Fakat ne çare ki iş çığırından çıkmış, karısına olan medi. Buna mukabil, onlara gösterdiğin zaafı affedemedim ve
zaafı yüzünden yahut daha başka sebeplerden kendini bir edemeyeceğim. Şevket fena çocuk değil. Ancak ne çare ki
kere bu korkunç akıntıya kaptırmıştır; bu müdafaalar bu zaafa yularını o soysuz kadına kaptırmış. Leyla ile Necla ne yaptığını
bir mazeret göstermekten başka bir şey için değildir. bilmeyen iki çılgın... Annem koyun gibi nereye çekersek oraya
Oğlunun söz söylerken aldığı suçlu ve me’yus tavır da bunu giden bir zavallı... O kadar çarpındım, çırpındım “Baba gözünü
göstermiyor mu idi? Evet, Şevket yine eski Şevket’ti. Bu olan aç. Bunlar evi bir felâkete sürükleyecekler.” dedim. Aldırma-
şeyleri ne bu zaman ne de hiçbir zaman tabii ve zaruri bulmu- dın. Yabancı gibi köşeye çekildin, sade darılıp surat asmakla
yordu. Ne yapsın ki ok yaydan çıkmıştı. iktifa ettin... Sen erkekçe hareket edeydin bu olanlar olmazdı.
214 Türk Dili ve Edebiyatı