Page 165 - 9. SINIF VIP TÜM DERSLER KONU ANLATIMLI - EDİTÖR YAYINLARI
P. 165

2. Tema: Anlam Arayışı

            Biri evde yatarken öteki elinde bir değnekle bahçenin içinde   Beni hayret edilecek kadar sevimli ve munis bir çehre ile kar-
            dolaşıyor. Çünkü serseri mahalle çocuklarının duvardan kiraz   şıladı. Zahmet edip geldiğim için uzun bir dua ettikten sonra:
            hırsızlığı etmeleri mümkündür. Hatta bazı seneler, gecelerin   — Ben istemezdim sizi rahatsız etmek ama efendiye söz an-
            ayazından hasta düştükleri olur. Tasavvur ediniz; bir bahçe   latamadım, dedi.
            kirazları olduğu hâlde ne kendileri ne hizmetçileri bir tek kiraz
            yemezlermiş. Bütün bunlara rağmen, mahalle külhanbeyleri,   Allah’ın bildiğini ne saklayayım? Ben evvela bu duayı ve bu
            yine sepet sepet kiraz çalmanın yolunu bulurlar. Nihayet ki-  sözleri pek kalpsizce yorumladım...
            razlar olgunlaşır. Onları sepetlere doldururlar, araba ile pazara   Anlaşılan  vizite  parasının  bir  kısmını  Cenabıhakk’a  havale
            götürürler. İhtimal, aldatılmaktan korktukları için kendileri de   edecekler... Bu dua ahiret bankası için havalename olsa gerek
            bu arabaları takip ederler. Hem de yayan olarak.     diye düşündüm. Hastalığın ehemmiyetsiz olduğunu söylemesi
                                                                 de manidardı. Ehemmiyetsiz bir hastalığın tedavi ücreti elbette
           EDİTÖR YAYINLARI
            Apartmanlarının kirasını hemşerilerinden bir yaşlı avukat top-  ehemmiyetlisinden daha az olmak lazım gelir. Bir bahçe kiraz-
            lar, aydan aya getirip kendilerine teslim eder. Avukatın kâtibi   dan bir tanesini yemeye kıyamayan, mülklerinin gelirini aldık-
            söylüyor: İhtiyarlar parayı alırken ağlaşmaya başlarmış... An-  ça sevincinden iğrenç bir surette ağlaşan bu insanlar için bu
            layın para hırsının derecesini... Parayı herkes sever amma, bu   mantık, gayet tabii görülmeliydi.
            kadarı fazla...
                                                                 Hastayı muayene ettikten sonra karnemi çıkararak reçete yaz-
            Evet, para hırsının bu derecesi bana da çok iğrenç görünmüş-  maya başladım.
            tü. Fakat sadece “Hastalık... Bu da bir nevi hastalık...” diye
            cevap verdim, fazla bir şey söylemedim.              Kadın bu esnada kocasının kulağına bir şeyler söyledi. İhtiyar
                                                                 adam, kızar gibi oldu. Hiddetle:
            Mayıs geldi, karşı bahçe âdeta bir kiraz denizi hâlini aldı. Eski   — Allah aşkına canımı sıkma... Kendi derdim kendime yeter.
            ev, artık büsbütün kaybolmuştu. Komşunun hakkı varmış. İh-  Bir de seninle mi uğraşayım, diye söylenmeye  başladı.
            tiyarlar, gece gündüz bahçeyi bekliyorlardı. Bir düzine köpek,
            kirazları onlardan daha iyi koruyamazdı. Nihayet meyvelerin   Kadın, hastalara mahsus titizlikle:
            toplanma zamanı geldi. İki kanadı birden açılan demir kapının   — Olmaz, olmaz. Öldürsen nafile, istemem, diye inat ediyor-
            önüne yük arabaları yanaştı ve pazara batmanlarla kiraz gitti.  du.

            Temmuz başlarında idi. Bir gün evimin önünde mahalle ima-  Başımı kaldırmıştım. İhtiyarla göz göze geldik.
            mıyla konuşuyordum. Karşı kapıdan ihtiyarların hizmetçisi çık-  Adamcağız bana izahat vermeye lüzum gördü:
            tı, bana doğru geldi. Tatlı bir Rumeli şivesiyle:
                                                                 —  İnsan,  ihtiyarladıkça  tuhaf  olur  Doktor  Efendi...  Eskiden
            — Bizim efendi selam söyler, Doktor Bey... Hanım biraz keyfini   böyle değildi. Ne dersem yapardı. “İlaç içemem. Doktor Efendi
            bozmuştur... Bize teşrif edesinizmiş... Ücreti her kaç kuruş ise   beyhude reçete yazmasın!” diyor.
            veririz, der... Acele işim olmasına rağmen:
                                                                 Cevap vermeden gülümsedim. İçimden:
            — Peki, geliyorum, dedim.
                                                                 “Galiba kadın, hasislikte kocasına taş çıkartıyor. İhtimal, ilaç
            İmam, elimden tuttu; kulağıma eğilerek:
                                                                 istememesi para gider korkusundan” diye düşündüm.
            — Yağlı müşteriyi yakaladınız Doktor Bey, dedi, hissemizi is-  Eve ve eşyaya şöyle bir göz gezdirdim. Hakikaten dedikleri
            teriz...
                                                                 günden yarına yiyecekleri olmayan bir fakirlerin kulübesinde
            İmamın şakasına ben de şaka ile mukabele ettim:      sanırdı.
            — Bu cömert insanların, ücreti her kaç kuruş ise vereceklerini   Hele hastanın yattığı odaya köpeği bağlasalar durmazdı. İhti-
            söylemelerine nazaran hastalık galiba vahim...       yar kadın, takatsiz başını yastığa bırakmıştı, ağlar gibi bir ses-
            Korkarım ki az zamanda vazifemi bitirip müşterimi size devre-  le huysuzluğuna devam ediyordu:
            deceğim imam efendi...
                                                                 — İstemem. Ben ilacı ne yapayım? Ben ölmek istiyorum. Allah
            İmam tekrar elimi yakalayarak:                       rızası için beni hâlime bırakın...
            — Hastanın kocasından ganice bir ücret talep edersiniz, faki-  Sönük mavi gözlerinden buruşuk yanaklarına yaşlar sızıyordu.
            re, bir yerine iki müşteri göndermiş olursunuz.      İşim bitmişti. Gitmek için ayağa kalktım.
            Mahallenin bunlardan başka suretle bir hayır göreceği yok!  İhtiyar göçmen, mahcup bir tavırla:
            Hastalık, basit bir nezle idi. Fakat kadın, çok ihtiyar olduğu için   —  Şu  çekmecenin  gözünde  paralar  var  evladım.  Ücretiniz
            fena sarsılmıştı.                                    neyse alın, dedi.

                                                                                    Türk Dili ve Edebiyatı    165
   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170