Page 162 - 9. SINIF VIP TÜM DERSLER KONU ANLATIMLI - EDİTÖR YAYINLARI
P. 162

2. Tema: Anlam Arayışı

        “Amanın tetikte ol, İzmir’e girmeden otomobili durdurup yol pa-  kendisini  bir  kıskaç  gibi  yakalamıştı.  Buradan  kurtulmasına
        rasını toplarlar. Sen daha evvel atlamazsan yandığın gündür.   imkân  olmadığını  sanıyordu.  Gözleri  alev  alev  olmuş,  dört
        Şoförler seni yatırıp suyunu çıkarana kadar döverler, üstelik   tarafına bakınıyor, etrafındaki köylülerin, ön sıralarda oturan
        de don gömlekten gayrı neyin varsa alırlar...”       efendilerin hep kendisine baktıklarını, biraz kımıldasa yakası-
        İşte bu on sekiz yaşındaki köylü delikanlısı, cebindeki elli ku-  na yapışacaklarını zannediyordu. Alnından yanaklarına doğru
        ruşu peşin verdikten sonra, böylece on parasız otomobile bin-  terler akıyor ve şakaklarındaki ayva tüylerini ıslatıyordu.
        miş, İzmir’e ameleliğe gidiyordu.                    Otomobil birdenbire yavaşladı. Yolun sol tarafı sarp bir kesme
                                                             idi ve sağ tarafta, iki minare boyunda bir yar, esner gibi ağ-
        Yolculuğun ikinci günü akşamına doğru genç köylü, olduğu
        yerde  rahat  oturamamaya  başladı.  Yola  çıkalıdan  beri  açtı.   zını açmıştı. Yol birdenbire darlaşıyordu. Motorun hafifleyen
        Köyden beraber aldığı azıcık yufkayı daha biner binmez ye-  gürültüsü arasında aşağıdan doğru gelen bir su şırıltısı duyu-
           EDİTÖR YAYINLARI
        mişti. Yanı başında kuru ve siyah bir ekmeği ağır ağır gevele-  luyordu. Henüz taş bile döşenmemiş olan şosenin bu kısmın-
                                                             da çökme ve kayma tehlikesi bulunduğu için yolcular burada
        yen köylülere yutkunarak bakıyor, sanki başı dönüyormuş gibi
        gözlerini  kapayarak  kafasını  kamyonun  sarsılan  tahtalarına   yayan yürür ve otomobiller yavaş yavaş ilerlerdi. Bunun için
                                                             otomobili tamamen durdurmadan şoför başını arkaya doğru
        dayıyordu. Sonra birdenbire irkiliyor, yerinden azıcık doğru-  çevirdi ve:
        larak öne, şoföre doğru bakıyor, tekrar sıkıştığı yere büzülü-
        yordu. İçinde, otomobil ilerledikçe büyüyen bir korku ona ara   “Haydi, beyler!” dedi.
        sıra açlığını unutturuyor yahut açlıkla karışarak onu sersem-  Birdenbire arka tarafta bir hareket oldu: Delikanlı, gözleri dön-
        letiyordu.  İzmir’e  yaklaştıklarını  yolcuların  konuşmalarından   müş, korkudan titreyerek kendini dışarıya, yolun üstüne fırlattı.
        anlamıştı. Fakat ne kadar yaklaştılar?               Fakat daha durmamış olan otomobilden bu tersine atlayış ona
                                                             muvazenesini kaybettirdi; olduğu yerde birkaç kere döndükten
        Atlayacak, kaçacak zaman geldi mi? Eğer daha çok varsa bu   sonra ayağı boşa gitti ve eliyle çalılara tutunmaya çabalayarak
        Allah’ın dağlarında gece yarısı yolu nasıl bulacak, buralarda   kafası sivri taşlara çarpa çarpa ve arkasından acı bir hışırtı ile
        nasıl geceleyecek? Ya candarmaların eline düşerse?  Ya şoför   akan topraklar ve ufak taşlarla birlikte, yardan aşağıya, şimdi
        parayı vermeden atlayıp kaçtığını karakola haber verirse?  O   şırıltısı daha çok duyulan dereye doğru yuvarlandı.
        zaman candarmalar kendisini dövmezler miydi? Acaba can-
        darmaların dayağı mı daha kötü idi, şoförün dayağı mı? Bel-                              (  S  a  b  a  h  a  t  t  i  n     A  l  i  )
        ki otomobildeki müşterilerden bir merhametli çıkar da bunu   HİKÂYE SÖZLÜĞÜ:
        dövdürmezdi. Fakat bu kadar adamın içinde rezil olmak vardı.   Çul: Genellikle keçi kılından yapılmış, yere serilen ya da çadır
        Üstelik don gömlekle kalacaktı. Bu kılıkta İzmir’e nasıl girer,   olarak kullanılan kaba dokuma.
        hemşerilerini nasıl arardı? Atlamaktan başka çare yoktu...
                                                             Değirmi: Yuvarlak
        Fakat atlamayı nasıl becerecekti? Kamyon, arkasında atılmış
        pamuk gibi bir toz yığını bırakarak koşuyor, dar dönemeçlerde,   Muvazene: Denge
        içindekileri bir yandan bir yana fırlatarak, kıvrıntılar yapıyordu.   Yamak: Yardımcı
        Birçok defa gördüğü halde hiç içine binmediği bu acayip şey,   Manifaturacı: Elbiselik kumaş vb. ürünler satan esnaf
        çıkardığı gürültü ve insanı sersem eden hızıyla, ciğerlere ve
        beyne dolan sıcak benzin kokusu ile birdenbire korkunç bir   Setre pantolon: İnce, sık dokunmuş, tüysüz yün kumaştan
        kılık  alan  bu  makine  ona  anlaşılmaz  bir  ürkeklik  veriyordu.   yapılmış pantolon
        Bu toz, gürültü ve sürat kargaşalığı içinde dumanlanan ka-  Şinik: Eskiden tahıl ölçmek için kullanılan yaklaşık 8 kilog-
        fasından, bozuk bir rüya şeridi gibi köyü, kendisine anlatılan   ramlık ölçek
        İzmir’in hayalinde yarattığı vuzuhsuz şekilleri, şoförün benzin   Şose: Genellikle taş kırıkları üzerine kum dökülerek yapılan
        kokulu yüzü, Beyşehir’de inen gözlüklü avukatın siyah ceketin-  karayolu.
        den fırlayan sıska ensesi geçiyordu.
                                                             Sırım:  Kimi  işlerde  kullanılmak  üzere  ip  gibi  ince  kesilmiş,
        Ara sıra otomobil herhangi bir sebeple yavaşlar gibi olunca   uzun deri parçası. Bu kelime, “uzun boylu”  anlamında bir de-
        delikanlı yüzünde zapt edemediği bir dehşet ifadesiyle yerin-  yim içinde geçmektedir. (Sırım gibi)
        den fırlıyor, “Acaba duracak mı? Para toplamaya mı başlaya-  Otomobil: Hikayede otomobil kelimesi “kamyon” anlamında
        cak?” diyor, araba tekrar hızlanınca derin bir nefes alarak yeri-  kullanılmıştır.
        ne çekiliyor ve atlamak için kati kararını veriyordu. Fakat nasıl
        atlayacak? Bu kamyon, bu gitgide gözünde büyüyen, bütün   Vuzuh: Açık olma durumu, açıklık, aydınlık, bellilik.
        hislerine alışamadığı ve ezici tesirler yapan korku makinesi   Yar: Uçurum

         162    Türk Dili ve Edebiyatı
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167